4 Haziran 2016 Cumartesi



EDİRNE  
DÜĞÜNÜNÜN   
ARDINDAN…





Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.

Türkiye Yahudileri 41 yıl sonra ilk olarak, tarihi Edirne Sinagogunda düğün yaptılar. Edirne Sinagogu, Avrupa’nın sayılı sinagoglarından biri. Eh doğrusu, düğün de epey  ses getirdi. O ses taaa buralardan, İsrail sahillerinden bile işitildi. Ben de, duyduklarımı hiç çekinmeden harbi keriz,  tertemiz bir yazayım dedim. Okuyanlar okusun, canı isteyenler de yorum yapsın…
Öncelikle ifade etmem gereken bir şey var. Türkiye’den İsrail’e aliya yapanlar (göç edenler) Türklüklerini asla unutmazlar. Dolayısıyla Türkiye Yahudileri ile yakından ilgilidirler. Ayrıca İsrail, dünyanın neresinde olursa olsun her Yahudi’yi vatandaşı kabul eder ve her an yardımına koşmaya hazırdır. Türk Yahudileri de, İsrail ile yakından ilgilidir. Çünkü dünyadaki tek Yahudi devleti İsrail’dir ve elbetteki bütün Türk Yahudilerinin, neredeyse hepsinin,  İsrail’de, yakından uzaktan bir yakını vardır.  Bizler birbirimizle yakından ilgiliyiz. Yani yazıyorsak, konuşuyorsak niyetimiz dedikodu değildir. Orada olanın ucu bize de dokunuyor.
Gelelim şimdi düğüne. Yani esas konumuza. Pek güzel oldu. Çok orijinal oldu. Herkesler bayıldı. Darısı bütün bekârların başına. İnsan seyretmeye doyamıyor. Allah mesut etsin. Bir yastıkta kocasınlar. Önemli olan bu…
Ama sevgili arkadaşlar, bu düğün ne diye sosyal medyada yayınlandı? Bu gösteriye ne lüzum vardı?  Olabilecekler düşünülemedi mi? Üç beş tane kendini bilmez kara cahil deyyus,  “Yahudiler’in” diye başlayarak, içlerindeki nefreti öğürerek kustu.  Küfürlerin ucu, bırak Türk Yahudilerini,  taaa buraya kadar gelip bana da dokundu.  Niye be canım? Niye çanak tuttunuz ki?  Bu nefretin hala oralarda bir yerlerde durduğunu bilmiyor muydunuz? Böyle bir sonucu tahmin edemediniz mi? Burası Trakya. Burası Türkiye. 1934 de olanları hiç mi okumadınız?   (1934 Trakya Yahudi olayları - http://ankarali-50.blogspot.co.il/) Hiçbir şey değişmedi. Einstein, “ön yargıları parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur” demiş. Ne laf be!  Hakikaten öyle. Hala  “biz Türkiyeli Yahudiler,  eşit vatandaşlarız” diye iddia etmenin, ümit etmenin, yanlışlığının farkında değil misiniz? Niye hala “eşitlik”  dileniyorsunuz? Uzun lafın kısası, küfürler ne yazık ki güzelim düğünü gölgeledi.

Son zamanlarda, işte bu Edirne Sinagogu restore edilip açıldı. Ortaköy’de Hanuka mumları yakıldı. Struma devlet erkânının katılımıyla anıldı. İsrail Türkiye arasında ilişkiler ısınmış; iki ülkenin menfaatleri aynıymış, dolayısıyla anlaşma yakınmış filan… Bir şeyler  değişiyor mu sandınız? Hiçbir şey değişmedi. Değişmez. Lenyo tuerto nunka se en dereça...(Çarpık odun asla düzelmez.) Her şey politika. Bu gün işlerine böyle geliyor, ondan böyle. İki gün evvel düğün dolayısıyla Yahudilere hakaret etmek için “heil Hitler” diye bağıranlar, daha  aradan 48 saat geçmeden Ermeni tasarısının Almanya’da kabulünden sonra başladılar Germanya’yı kalaylamaya…İşlerine nasıl gelirse.
Neticede Türk halkının Yahudilere olan muhabbetinde bir fark yok. Çok da derinlerde olmayan nefret hala orada. Bu ön yargıyı asla değiştiremezsiniz.  Bizler İsrail dölüyüz. İşte o kadar. Şimdi ne zannediyorsunuz yani, birileri bu ırkçı küfürleri dava konusu mu edecek? Hadi canım sen de…(Bu arada pek çok Türk vatandaşının da böyle düşünmediğini biliyorum. Onları tenzih ederim.)

Bir de şu var:
Türk Yahudileri madem ki;
bu kadar hakarete ve düşmanlığa rağmen,
kendi konfor alanlarından ödün vermek istemiyorlar;
popoları Türkiye’deki köklerini söküp başka medeniyetlere yeniden dikmeye cesaret edemiyor;
biraz daha muhafazakâr yaşamaları gerekmiyor mu?
Adam başı 180 avrodan 5 yıldızlı salonlarda düğünler, bar mitzvalar, hatta sıradan yaş günleri için tutulan mekânlar, sadece bir kere giyilen binlerce dolara mal olan kıyafetler… Sinagoglarda bile inanılmaz dekolteler, özellikle gelinlerde. (Sanki daha az dekolte olsa gelinin güzelliğine halel gelecek.  Burası sinagog be.  Güya dini mekân.)
Türkiye’deki Yahudiler; siz daha iyi bilirsiniz
ama bütün bu debdebeli yaşam antisemitizmi körüklemiyor mu? Bana oturup da “Türk Yahudi Cemaati parayı kaybetti, yok artık o eski saltanat” demeyin. Her şey aynen devam ediyor. Belki sadece biraz azalarak. Hepsi o kadar.  “Adada yazlık, boğazda balık” diye yazdığımda beni eleştirenler şimdilerde “yani sana katılmamak elde değil” diyorlar.
”Ne yani, şimdi suçlu biz mi olduk?” demeyin. Elbette para sizin, istediğiniz gibi yaşamaya hakkınız var, ama sonuçları da işte böyle oluyor. Katlanmak zorunda kalıyorsunuz/kalıyoruz. Siz de azdırmayın milleti be canım. Biraz daha muhafazakâr yaşansa ne olur? Yılardır söyleniyor, hiç birimiz dinlemiyoruz. Türkiye artık o eski Türkiye değil. Tarihte bu gösteriş merakımız yüzünden başımıza neler geldiğini biliyoruz. Biliyoruz değil mi?

Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım, bu hafta da bu kadar.
Hepinizi muhabbetle kucaklarım…
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.
Aaron Baruch  (Ankaralı)
Kaynakça  :  Sosyal medya…